Sıkça Sorulan Sorular

Aslında tıbbi açıdan sağlıklı sünnet olma yaşı diye bir kavram yoktur. Sünnet acil olmayan, zamanı planlanabilen (elektif) bir işlemdir. Yaş önerilerimiz hayatta bir kez yapılacak bu işlemde hem çocuğun, hem de ailenin süreci daha konforlu ve mutlu geçirmesi için uzun yılların ve sayıların verdiği tecrübe sonucunda oluşmuştur. Sünnetin zamanlamasına çocuğun fiziksel ve tıbbi durumu, ailenin görüşü ve doktorun tecrübesi esas alınarak karar verilir. Son yıllarda doğar doğmaz yapılan sünnetlerde artış görülmektedir. Ancak sünnet ne kadar basit görünse de cerrahi bir işlemdir ve işlemi uygulamak için lokal anestezik ajanlar, ağrı kesiciler gibi ilaçlar kullanılmaktadır. Nadir de olsa sünnetle veya kullanılan ilaçlarla ilgili komplikasyonlar görülebilir ve yenidoğan çağında bu komplikasyonlarla baş etmek çok daha zor ve risklidir. Mecburi olmayan bir cerrahi işlemi uygulamak için en azından bebeğin bir süre gözlenmesi, başta gözden kaçabilecek bir sağlık probleminin olmadığının teyit edilmesi ve özellikle kilosu başta düşükse normal kiloya gelmesi beklenmelidir. Tüm bunlar sağlandıktan sonra bebeğiniz güvenle sünnet edilebilir. 1-7 yaş arası gerek psikolojik nedenlerle, gerekse sünnet sonrası bakımın daha güç olması nedeniyle sünnetin (ve diğer tüm genital operasyonların) önerilmediği dönemdir. Özellikle 3-4 yaşında, çevreyi tamamen algılayabilen ancak mantık ve sosyal anlayışın tam oturmadığı dönemdeki bir çocuğa sünnet işlemini anlatmak imkansızdır. Bu yaş döneminde (genel anestezi altında olsa bile) çocuklarda sünnet sonrası huy ve davranış değişiklikleri görülebilir. Altı yaşından büyük ve adölesan (buluğ) çağına gelmemiş çocuklar bu konuda deneyimi olan kişiler/merkezler tarafından, uygun bir hazırlıkla herhangi bir olumsuzluk veya travma yaşanmadan güvenle sünnet edilebilir. Sonuç olarak benim ailelere önerdiğim sünnet zamanı 2-3 ay veya 7-8 yaş dönemidir.

Sünnette amaç idrar yolunun açık olması, sünnet derisinin altında birikim olmaması ve genital hijyen kolaylığıdır.

Estetik sünnet diye bir sünnet şekli olmasa da doğal olarak sünnet sonrasındaki görünümün estetik olması önemlidir.

Sünnet farklı toplumlarda farklı şekilde uygulanır. Mesela Avrupa ülkelerinde sünnet genellikle enfeksiyon görülen veya sünnet derisi darlığı nedeniyle rahat idrar yapamayan bireylerde sadece idrar kanalının ucunu açacak şekilde yapılır. Bizim toplumumuzda bu tür sünnet pek kabul görmez. Bizde penis başını üzerini örten sünnet derisinin tamamının alınması yaygındır. Ancak sünnet işleminde estetik görünsün diye fazla cilt alınması doğru bir yaklaşım değildir. Çocuğun anatomisine uygun şekilde, ileride ereksiyonda gerginlik yaratmayacak şekilde cilt bırakılması çok önemlidir. Bu da özellikle bebeklerde ve kilolu çocuklarda sünnet sonrasında cildin penis başını bir miktar veya bazen tamamen örtmesi anlamına gelmektedir.

Ülkemizde çocuk şayet doğar doğmaz sünnet edilmemişse genel anestezi altında sünnet olmalı gibi inanış var. Ben bu görüşe katılmıyorum. Sünnet olacak her çocuk ve ailesi için aynı şartlar söz konusu değildir. Sünnet öncesi görüşme esnasında iyi bir bilgilendirme ve muayene sonucunda uygulanacak anestezi şekline aile ile birlikte karar vermek en doğrusudur.

Genel anestezi tercih edilebilecek durumlar şu şekilde sıralanabilir

  • Ailenin ve/veya çocuğun tercihi
  • Sünnet ile aynı seansta ek işlem planlanan durumlar
  • Uygunsuz yaşta sünnet mecburiyeti (çok nadir) veya aile ısrarı
  • Çocukta ciddi endişe, korku
  • Aşırı kilolu çocukta kiloya bağlı gömük penis (mümkünse sünnet ertelenerek kilo vermesi önerilir)

Sünnet tecrübeli birinin yapması gereken bir cerrahi işlemdir. Küçük bir operasyon gibi gözükse de aslında çok önemlidir. Lokal anestezi altında yapıldığında tecrübe ve bilgi çok daha önem kazanır.

Sünnet komplikasyonları arasında en sık gördüğümüz şeyler küçük estetik kusurlardır. Derinin düzgün alınmaması gibi kozmetik komplikasyonlar nadir değildir. Belli bir yüzdede işlem sonrası kanama görülebilir.

Her cerrahi işlemde olduğu gibi enfeksiyon görünme olasılığı mevcut olsa da ciddi enfeksiyon çok nadirdir.

Daha ciddi komplikasyonlar olarak derinin kısa bırakılması, organ yaralanması hatta çok ileriki durumlarda penis kaybı sayılabilir.

Her toplumda sünnet fanatikleri ve sünnet karşıtları vardır. Her ikisinin de söylediği uç şeylere çok fazla itibar etmemek gerekir. Sünnet ne insan hayatını etkileyen, kalıcı etkiler bırakan ne de dünya üzerinde her bireyin illa olması gereken bir operasyondur. Sünnetin özellikle kişisel hijyenine çok fazla dikkat edemeyen toplumlarda ciddi faydası görülmüştür. Enfeksiyonların oluşmasının ve çiftler arasında taşınmasının ihtimalini belirgin oranda azaltır.

Dünya Sağlık Örgütü birkaç sene önce Afrika’da kabileler arasında bir araştırmayı yayınladı. Çalışma sonunda diğerlerinden tek farkı sünnetli olmak olan kabilelerde cinsel yolla bulaşan hastalıkların ve enfeksiyon (HIV vb) yüzdesinin çok daha az olduğu görüldü ve bu toplumlar için sünnet öneri listesine alındı.

Kişisel hijyenin çok iyi olduğu ülkelerde sünnetin koruyucu etkisi azalır. Ama dünya nüfusunun çok büyük bir bölümü ne yazık ki bu grupta yer almıyor.

Sünnetli toplumlarda penis kanserinin neredeyse hiç görülmüyor olduğu bir gerçek. Ne var ki penis kanseri zaten çok sık görülen bir kanser tipi değil. Hayat standartlarının çok yüksek olduğu ve kişisel bakıma dikkat edilen toplumlarda da bu kanser tipi sünnetli toplumlara yakın oranlarda görülüyor.